Pandemi ve Değişen Konut Tipolojisi
Önümüzde iki ihtimal var: Pandeminin inişli çıkışlı bir grafik göstererek uzunca bir süre devam etmesi ya da bugüne kadar dünyada birçok başka örneklerde olduğu gibi başlayıp sönmesi. Eğer pandemi belirli bir süre içerisinde sönümlenirse kısa sürede eski alışkanlıklarımıza dönebileceğimizi düşünüyorum. Ancak devam ederse, toplumsal izolasyon süreci daha kalıcı hale dönüşebilir. Mimarinin gideceği yön bu iki ihtimalden birine göre değişecek. Şu anda sadece anlık tedbirler ve yakın gelecekteki durumu konuşabiliriz.
Benim için mimari her şeyden önce toplu yaşam anlamına geliyor. Kentsel mekanlar pandemi döneminde ufak farklılıklarla da olsa hayatımızdaki yerini tekrar alacak. Nasıl ki havacılık alanında sıkı tedbirler alındıysa kapalı alanlarda da havalandırma, iyonizasyonla temizlik göz önüne alınarak daha sınırlı sayıda kalabalıkla toplu yaşam ortamına dönebileceğiz. Bu dönemde teknolojinin desteğine çok ihtiyacımız olacak. Aynı zamanda, açık kentsel mekanların önemi artıyor. Evde kapalı kaldıkça bu tür alanların, açık havada sporun, yürüyüşün önemi daha iyi anlaşıldı. Mimari denilince sadece kapalı alan olarak düşünmüyorum. Çünkü mimari açık ve kapalı alan organizasyonunun iyi bir dengesidir. Hatta iyi kurgulanmış kentsel mekanların matematiksel bir ritmi vardır. Dolayısıyla, açık kentsel mekanların organizasyonu daha da önemli olacak. Hijyen, teknolojik altyapı olarak bu tür alanlara eklemlenecek.
Kapalı alanlar açısından büyük, küçük fark etmeksizin bütün şehirlerimizde sayıları bir anda artan AVM’lerin de farklılaşması söz konusu. Sakarya Serdivan’da yaptığımız, binaların altında eski usul mağazaların bulunduğu, geniş alışveriş caddeleri ve meydancıklarla donatılmış projemiz öncü bir yaklaşım oldu ve çok iyi karşılık buldu. İnsanlar kapalı AVM’ler yerine bu türden bir alışveriş ve yaşam deneyimini tercih etmeye başladılar. Hatta küçük küçük kapalı alanları ama geniş açık alanları olan yeme içme alanları tesis edildi. Pek çok farklı şehirden bu türden projeye talepler geldi. Bu bize, insanların kapalı yere girmektense açık alanlarda dolaşmayı tercih edeceklerini gösteriyor. AVM’ler günümüzde sadece alışveriş için değil aynı zamanda sosyalleşme için de tercih ediliyor. İnsanlar daha fazla açık alanda, eski şehir kurgusunun getirdiği daha insani boyutlarda karşılaşmayı ve birlikte olmayı istiyorlar. Bu, işin ticareti ilgilendiren kısmı.
Ofis yaşamına gelince… Ofis binalarının salgından ciddi şekilde etkileneceğini düşünüyorum. Pandemi devam etse de etmese de insanlar “home office” çalışırken trafikten kazandıkları vakti kendilerine harcamayı sevdiler. Evden çalışılmasına rağmen çalışma performansı teknoloji sayesinde oldukça tatminkar düzeyde.
Küçükyalı’da inşa ettiğimiz Tahincioğlu projesi çok sayıda konut bloğundan oluşuyor. Bunun yanı sıra dört büyük ofis bloğu var. Ofis bloklarından iki tanesinin giriş ve çıkışlarını, sirkülasyonlarını değiştirdik. Bugüne kadar hiç yapmadığımız türden bir “home office” yapmaya başladık. Elimizde ofis olarak tasarlanmış, derinliği fazla olan, henüz projelendirme aşamasında bir bina vardı. Yaptığımız değişiklikle binanın aşağıdan 10-15 katını “home office” haline getirdik. Cepheleri biraz geri çekerek evlerin çevresini tümüyle saracak geniş balkonlar ekledik. Doğramaları açılır doğramalar haline getirdik. İç mekandaki düzende ise kolaylıkla çalışma alanlarına evirilebilecek bir takım yaşam köşeleri oluşturduk. Örneğin, salonda oturma düzeninin belirli bir yerini bir “workstation” haline getirdik. Evlerde 2-3 kişinin yaşadığını düşünecek olursak ki Türkiye ortalaması 3,5’tur, bu istasyonlardan bir tane olması yeterli değil. Dolayısıyla bir sistem geliştirdik. Yatak odasından dış cepheye doğru bir alanı da yine bir “workstation” olarak düzenledik. Bu alan kayar bölmeyle kapanarak yatak hacmi için alan açıyor. Açıldığında ise yatak hacminin açık havayla buluşabileceği bir sisteme geçiyor. Bu, bugüne kadar hiç yapmadığımız, çok yeni bir sistem. Bu şekilde, çalışmayla yaşamı aynı potaya koyduk.
Bahsetmek istediğim bir diğer önemli husus, konutların açık havayla ilişki kurabilmesi. Bu konuda iddialı ve inatçıyım. Akasya konutlarında, salonların tamamen balkonlara dönüşebildiği kayar doğramalar kullanarak çok iyi netice aldık. Bu evlerde klima kullanımı asgari düzeydedir. Klima gazlarının salınımı ve enerji kullanımının minimize edilmesinin önemi çok büyük.
Devam eden konut projelerimizde daha önce hiç yapmadığımız şekilde, dört ya da beş katlı binalara 45 m2 veya 50 m2 büyüklüğünde teraslar yapıyoruz. Bunu, geriye doğru kat çekerek, alt katın tavan döşemesini üst katın terası gibi kullanarak ve gerektiğinde bunlara emsal vererek yapıyoruz. Bunu yapma şansımızın olmadığı projelerde ise balkonları geniş tutmaya çalışıyoruz. Örneğin, bir projemizde 150 m2 daireye 12 m2 balkon koyduk. Eskiden bu 6 m2 civarında olurdu. Balkonlar büyüdü. Az katlı binalarda ise balkonlar artık neredeyse terasa dönüşerek projeler yapılıyor.
Öne Çıkan Kriterler
Büyük metrekarelerin ekonomik açıdan zor erişilebilir hale geleceğini düşünüyorum. Dolayısıyla küçük metrekarelerde yaşayacağız. Odaların fonksiyon çerçevesinde küçülmesini ancak adedinin fazlalaşmasını doğru buluyorum. Ebeveyn odasında giyinme bölümlerini yatak bölümünden tamamen ayıracak bir tasarım yapmaya çalışıyorum. Çünkü giysilerimiz fazlalaştı ve bunlar çeşitli alerjenler taşıyor. Giyinme bölümü odayla irtibatlı olduğu zaman, ebeveyn odası sakinleri bütün gece bu giysilerin üzerindeki alerjenlerle uyumak durumunda kalıyor. Bu doğru değil. Daha küçük metrekareye razı olup oda bölünmeli, giyinme odası ayrı ve havalanabilir bir alan olmalı.
Aynı şekilde küçük çalışma odalarının olması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, normalde 12 m2 olan odaları 8 m2 yapmakta hiçbir zorluk görmüyorum. Dolapları kapı dışında bırakmak istiyorum ama henüz buna vakit var sanıyorum, bazı alışkanlıkları değiştirmek kolay değil çünkü.Yatak, dolap ve koltuğun sığabileceği 7,5 – 8 m2 odalar yapalım ama 6 m2’lik çalışma odası da yapalım. Çalışma birimleri yatak odasının içinde olmamalı. 12 m2’lik iki oda ve 16 m2’lik bir ebeveyn odasından oluşan 135 m2’lik 3+1 yaptığımızı düşünelim. Bu odaları bölerek dört ya da beş odaya dönüştürmeyi daha doğru buluyorum. Oda metrekaresinden feragat edip fonksiyonlu alanlar yapmayı öneriyorum.
Pandemi döneminde evlere yiyecek tedariki de değişti. Artık daha sağlıklı, organik ürünler tercih ediliyor. Büyük, kapalı mutfaklar yöresel olarak bazı bölgelerde devam edebilir ama modern yaşamlarda açık ve pratik mutfak olmalı. Mutfak, içinde yemek masası, ondan ayrı bir yemek masası formülünün artık olmaması lazım. Bir tane yemek masası yeterli. Asıl önemli olan balkona bir yemek masası koyabilmek. Evin tasarımında bu türden farklar olması gerekiyor. Evleri, pek çok fonksiyonu bir araya getireceğimiz küçük alanlara bölüp metrekareleri ekonomik kullanacağımız bir hale getirmemiz lazım.
Pandemide Çalışma Zorluklar & Avantajlar
Ofiste esas olarak üç proje grubumuz var. Bunlardan birini sağlık nedenleriyle derhal ayırdık. Bu grup ofise gelmeden evden çalışıyor. Diğer bir grup tercihe bağlı olarak evden çalışıyor. Son grup ise zaten kimse olmadığı için ofisi kısıtlı olarak kullanıyor. Toplantıları kendi ofisimizde yapmayı tercih ediyoruz. Büyük bir balkonumuz var, toplantılar için burayı kullanıyoruz. Eğer katılanlar az sayıda ise odamızda pencereleri açarak ve sosyal mesafeye dikkat ederek toplantıyı gerçekleştiriyoruz. Ancak bunların haricinde, işlerin yürütülmesi adına toplantıya gitmem gereken yerler de oldu. Bazı konular Zoom’la hallolmuyor. Yüz yüze görüşmek, konuşmak çok önemli. Örneğin, çizim aşaması mümkün. Bu konuda bizimle çalışan arkadaşlarımız başka şehirlerden çalışıyor hatta. Bizim için üç boyut çalışması yapan arkadaşlarla hiç karşılaşmıyoruz. Uzaktan çalışma konusunda en çok zorlandığımız taraf işveren. İşverenin gözünün içine bakıp bazı şeyleri anlatmak gerekiyor.
Gerek özel gerek kamudan işverenlerle bir araya gelmek zorunda kaldığımız durumlar oldu. Bunların en ilginci Balıkesir’de bir caddenin ortasında, astığımız paftalar üzerinden araziye karşı Çevre ve Şehircilik Bakanı’na projeyi izah etmemizdi. Kapalı alanlara girdiğimiz zamanlar da oldu. Bazı yerlerde, tedbir olarak çift maske ve siperlikle girdim, buna alınan işverenlerle karşılaştım. İş yürütürken zorlanmadık ama işveren ilişkilerinde zorlandık. Bunu, toplumumuzun insani ilişkilere çok açık ve bağımlı olmasına bağlıyorum.Olumsuzluklara rağmen bu değişimin avantajlarından biri, herkesin kendi kendine yetme ve bunu geliştirme bağlamında adımlar atması oldu. Sağlığımızı nasıl koruyacağımız konusunda çok daha dikkatli davranmaya başladık. Son olarak, insanlar uzaktan çalışarak trafikte kaybettikleri vakti kazandılar. Bunun tadını alanlar, ev ve ofis arasındaki mesafenin az olmasının kendilerine nasıl bir avantaj sağladığını gördüler.